"Yâ Rabbî! Aşkı tende sananı değil, aşkı ruhunda can bilenlere arat bizi."
Hz.Mevlâna(amin)
"Ey Rabbimiz!Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl
ve bizi Allah'a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle"(Furkan 25:74)
"Eşleriniz sizi ahirette ebedi saadete götürecek köprü gibidir....
Sevgi ve Saygıyla bu köprüyü sağlamlaştırın..."(Hz.Ömer r.a.)
Güzel dualara amin diyen, güzel yüreklere sahip olmamız duası ile....
Selametle...
Ölüm ve Acı
Can Dost'a hitaben
Çok şükür Müslümanız, Allah'a ve O'nun bize gönderdiği herşeyin hakkımızda hayırlı olduğuna iman etmişiz.... Allah'ım bir an bile bizi nefsimize bırakma (amin) Selametle..
27 Şubat 2013 Çarşamba
FİTNEDEN ALLAH'A SIĞINIRIM
Evlilik Fitneden Korur
Bu konu son zamanlarda o kadar kafamı yoruyor ki,öğrendikçe daha da hayrete düşüyorum
Meğer ne kadar çok yanlışı hayatımıza doğru diye koymuşuz....!
Günümüz gençleri evlenmeyi; iş,okul,para v.s sebeplerle her gün biraz daha ertelediği ve sokaklarda sayısız pisliğin olduğu ahir zamandayız.Evlilik uzak düşünüldüğü için de "aman canım hiç mi arkadaşımız olmasın,kimseyle konuşmayalım mı"gibi düşüncelerle bilerek ya da bilmeden haramın ve şeytanın fitnelerinin kucağına düşülüyor...
"(Ey Peygamberin hanımları, dolayısıyla ey müslüman kadınları!), Eğer (Allah (C.C.)'dan korkuyorsanız. (Size yabancı olan erkeklere) yumuşak söylemeyin, sonra kalbinde hastalık (Nifak ve fâcirlik) bulunanlar tamaha (arzu ve iştiyaka) düşerler, sözü mâruf şekilde (ve ağır başlı) söyleyin " (Ahzab Suresi, 39)
Ayette de belirtildiği gibi kadının erkeğe-erkeğin kadına meyl etmesi doğası gereğidir,fakat HELAL çerçevesinde olmalıdır.
"Size nefislerinizden, kendilerine ısınmanız için, zevceler (Kadınlar) yaratmış olması, aranızda bir sevgi ve esirgeme yapması da onun ( Allah'ın C. C. ) ayetlerindendir. şüphesiz bunda fikrini çalıştıracak bir kavm (cemaat) için elbette ibretler vardır." (Rum Suresi, 21) "Onlar (Kadınlar), sizin için, siz de onlar için birer , libassınız (Elbise ve örtüsünüz)" (Bakara Suresi, 187)
Nurettin YILDIZ Hoca(Allah razı olsun) Evlilik
Mehmet GÖKTAŞ Hoca(Allah razı olsun) GENÇLERE SESLENİYOR
*Rab'bim bizi sana getirecek,elele senin rızan için yaşayacak,ve emrettiğin gibi bir hayat geçirecek hayırlı insanlarla karşılaştır(amin)
Selametle...
GENÇ HAFIZ
Bir genç, hafızlığını tamamlarken her gün sabaha kadar Kur’an’ı hatmeder. Bundan dolayı da sabah derslerine yorgun ve bitkin olarak çıkar. Durumu öğrenen hocası Kur’an’ı bu şekilde okumasını arzu etmediği için bir gün onu karşısına alır ve:... -” Evladım! Biliyorsun Kur’an ,indiği gibi okunmalıdır. Bu gece sen Kur’an’ı , karşında ben varmışım gibi oku.”der. Genç gider ve Kuran’ı hocasına okuyormuş gibi okur. Sabah huzuruna geldiğinde: -”Efendim ,bu gece Kur’an’ı ancak yarısına kadar okuyabildim.”’ der. Bunun üzerine hocası: -”Pekela bu gecede Efendimiz’e okuyor gibi oku.” der. Talebe şaşkınlık ve heyecan içinde Nebiler Serveri’nin huzurunda olduğu düşüncesiyle o gece dikkatli okur. Ertesi gün de üstadına Kur’an’ın ancak dörtte birini okuyabildiğini söyler. Üstadı talebesindeki manevi yükselişi görünce: -” Bugünde o emin melek Cebrail ‘in Efendimize (sav) tebliğ ettiği anda dinliyor gibi oku .”der. Talebesi ertesi gün hocasına gelip: -VALLAHi hocam bugün ancak bir süre okuyabildim.”der. Üstadı son adımı atar: -”Şimdi de onu binlerce hicabın verasında bulunan Yüce RABBİMİZ’in huzurunda okuyor gibi oku. Düşün ki O seni dinliyor ve Kur’an’ı senle mukabele ediyor.” Talebe ertesi gün gözyaşları içinde üstadına gelir ve şöyle der: -Üstadım !Fatihadan başladım ilk ayetleri okudum! ama ”iyyake na’budu ”demeye bir türlü dilim varmadı. Çünkü ‘SADECE SANA KULLUK YAPARIM !diyemedim.
Allah C.C. BİZLERİ KUR’AN OKUYAN,ANLAYAN, YAŞAYAN MÜ’MİNLERDEN EYLESİN inşaAllah…(amin) Allah'ım bizleri yürekleri güzel,hayatları güzel olan insanların hürmetine sensiz bırakma....amin Selametle...
26 Şubat 2013 Salı
SEVEN SEVDİĞİNE SEVDİĞİNİ SÖYLESİN....
Hz.Muhammed (s.a.v)
Hoca mezarlıktaki işini bitirmek üzereydi . O anda elli yıllık karısını kaybeden 78 yaşındaki adam : " Onu ne kadar çok sevdim ." diyerek çığlık çığlığa ağlamaya başlamıştı . Yaşlı adamın yaşlı sesi törenin asil sessizliğini bozmuştu . Mezar başındaki diğer aile bireyleri ve dostlar şok olmuşlardı. Yetişkin çocukları alı al moru mor babalarını yatıştırmaya çalıştılar : "Tamam , baba . Seni anlıyoruz ." Yaşlı adam gözlerini dikmiş kazılan mezara yavaş yavaş inen tabuta bakıyordu... Daha sonra yaşlı adam hariç hepsi sırayla toprak attılar. Yaşlı adam hala : "Onu ne kadar çok sevdim" diye sesli sesli konuşuyordu.
Kızı ve iki oğlu konuşmasını engellemek istediler , Ama o devam etti , "Onu sevmiştim !"
Kalabalık mezarlığı terk etmeye hazırlanırken , yaşlı adam gitmemekte direniyordu . Gözlerini mezara dikmiş bakıyordu . Hoca yaklaştı : "Kendinizi nasıl hissettiğinizi biliyorum , ama gitme zamanı geldi . Buradan ayrılmalı ve kendimizi hayatın akışına bırakmalıyız ." dedi . Yaşlı adam çaresizlik içinde bir kez daha "Onu ne kadar çok sevdim ."diyerek söylendi . "Beni anlamıyorsunuz ," dedi hocaya "ama ben bunu ona sadece bir kere söyleyebildim ."
Sevgi gönlümüzde tutsak olsun diye yaratılmamıştır. (Alıntı) Keyifle okudum.....
..."Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz”
Ölmek ne garip şey diye söz ediyor şaiir,
Sonra Vuslat diyor,başka biri...
Ve Şeb-i Aruz diyor Mevlana...yani düğün gecesi.....
Ben de bilirim insanın en yakınını toprağa vermesi ne demektir,kitlendim,sustum,sonra usul usul ağladım,hıçkırıklara boğuldum,ben de gitmek istedim....tevbe ettim,Allah'ım yardım et,dedim sabır ver.....İnsan sadece Allah'ın sabrıyla ayakta dururken,sadece duaya sığınabileceğini anlar ve bekler,biraz daha alışabilmeyi,zamanın geçmesini,içinin biraz daha az acımasını bekler....ve yetim olmak nasıldır anlar artık iliklerine kadar hisseder giden ebediyete gitmiştir,yalan dünyada sen kalmışsındır......... ve her gün hatırlarsın yokluğunu,geçer derler hep ama hep vardır seninle büyüyen yaran,her anıldığında yine için acır,düğümlenir bişeyler boğazına,usulca iner yanaklarından damlalar sonra sabır dilersin, bırakırsın kendini yalan dünyaya .....
Allah'ım imanımızı arttır,sabrımızı arttır,bizi de ölüme kucak açanlar kadar hazırla sana,sevdiklerin arasına al bizi de.....amin
Selametle...
23 Şubat 2013 Cumartesi
Edebin Kimya'sı
İnsan bu kadar güzel olunca,(yüreği ve yaşamı)kelimeler tasvire zorlanır... ..... Kimya kendini saklamış bir hazinedir.Harami bakışların ihlalinden sakınmıştır. Kendi hemcinslerinden bile kendini saklayacak kadar hicaplıdır. Sakınır aynalardan güzelliğimle kibirlenmeyeyim ,o habis hastalığa yakalanmayayım diye. Sadedir Kimya. Asudedir. Asaleti takvada bulan Fatıma'dır. Hayatın şımarıklığına kapatmıştır kapılarını. Nerede bir yetim yürek görse naif sözlerle ruhları okşar. Yaşıtları çeyiz telaşında iken;o "ahlaktan ve iffetten daha güzel çeyiz mi olur"der. ....
Arkadaşları, yeni evli gence, bir çay sohbetinde: “Sen evleneli neredeyse bir sene oldu, ama maşallah sizin evden çıt çıkmıyor, siz hiç tartışmaz mısınız?” diye sorarlar.
“Hayır” diye cevaplar yeni evli genç ve ilave eder: “Akşam işten geldiğimde, kapı açılınca hanıma şöyle bir bakarım. Eğer hanım, eteğinin ucunu belinde topladıysa bilirim ki hanımın günüiyi geçmemiş ve havası yerinde değil. Hiç ekmek, yemek sormadan usulca mutfağa süzülür, aceleyle birkaç lokma atıştırır ve ortalıktan toz olurum. Olur ya bazen de benim asabım bozuk olur. O zaman fesin püskülünü her zamankinin aksine soldan sarkıtırım. O da bunu görür, asabi olduğumu anlar ve hiç sesini çıkarmaz, hemen yemeğimi, çayımı hazır eder. Etrafımda pervane gibi döner. Bu nedenle biz hiç kavga etmeyiz.”
Dinleyenlerden biri: “Peki birader, kapı açıldı, yenge eteğin ucunu belinde toplamış, sen de fesin püskülünü soldan sarkıtmışsın. İki taraf da asabi, o zaman ne olacak?” diye sormuş.
Ötekiler de “Hah! Şimdi ne olacak?” demiş.
Genç gülümsemiş. “Bundan kolay ne var, fesin püskülünü hafif bir fiskeyle soldan sağa atarım..."
Aslında konu mizahi bir dille ele alınmış,ama gerçek olan şu ki günümüzde yapılan evliliklerin çoğunda eksik olan ve anlaşmazlığa sebep olan etkenler....
biraz fedakarlık,biraz anlayış,biraz muhabbet.....
"Nikahta keramet vardır." sözü şu noktalardan değerlendirilebilir:
1. Kişi evlenmekle nefsini haramlardan korur.
2. Sorumluluk alarak hem toplum hem de ailenin düzenini sağlamaya katkıda bulunmuş olur.
3. Nikah ile Allah kadın ve erkeğin kalbine bir muhabbet yerleştirir. Bu da ailenin huzurlu olmasına vesile olur.
Tabi bu hususlar evliliğin önemini idrak eden insanlar içindir. Aksi takdirde hayatını gayrimeşru yerlerde geçiren insanlar bu güzelliklerden istifade edemez.(sorularlaislamiyet.com)
Selametle..
21 Şubat 2013 Perşembe
AŞK
Nasıl seslenirdi insan sevdiğine;; Eyyy alnındaki secde izine vurulduğum yarim!!! diye mi?? ya da mucizesi neredeydi namazın;; sen yerin dibine fısıldarsın,arş-ı ala dan duyulur.... da mıydı?? dünyalık dualarımızdaydı hep;; beş vakit alnı ''aşk'' a değene gönlümüzü değdir Rab'bim!!!(amin)
ölüme bile ne güzel yakışırdı;; secdemde öldür beni ya Rabb!! ve dilimde son cümlem olsun:Sübhane Rabbiyel Ala...
ve sen ey can!!
ne dersen de de,,sakın imkanım yok deme,,unutma iman varsa imkan da vardır...
unutma iman varsa imkan da vardır...
unutma iman varsa imkan da vardır...
unutma iman varsa imkan da vardır...
unutma iman varsa imkan da vardır...
unutma iman varsa imkan da vardır...
Selametle...
20 Şubat 2013 Çarşamba
Çay olsun Dem-i Keyf olsun
Dostla Muhabbete Sebep Olsun
Nezaketen ikram edilip,,ayıp olmasın diye içilen çay mundar edilmiştir.. çayı ibadet eder gibi hürmetle içeceksin...!!
çay muhabbettir,,çay huzurdur,,çay 'can' dır...!!
çay için,,içirin..!!
çaya ve çay ocaklarına gereken özeni gösteriniz...!!:)
(Bir dost isteği ve tavsiyesidir)
Vakti vardır, Ve can çeker... Ama berrak ve demli bir çaydan daha iyi olan şey, o çaya sohbet katan, lezzet katan dostlardır... Çay da, dost da, teselli makamında bir talihtir. Yalnızlığa hüzün taşır çay... Sohbete ise muhabbet... Hayatın neresinde, ne şekil ve görüntüde olursak olalım; mesele şudur: Bir bardak demli çayın yanında ne kıymetimiz var? Hangi dostun bir bardak demli çayı için "hasretin adı" ve "katma değer" iyiz? Vakti vardır... Ve can çeker... Can, çayı bahane edip bir dost ister..."
Yoktur tarifi dostla yapılan muhabbetle içilen çayın keyfinin...
ve yoktur muhabbete bu kadar çok yakışan başka bişeyin...
Selametle....
19 Şubat 2013 Salı
Şeytan...ve Biz
Şeytan;hayatımızı kolaylaştırıp,ömrünüzü uzatıyorum diye herkesi kandıran ,
boş vakitlerin tapınak şövalyesi...
Herkesi dumansız ateşine çağıran ihtişamlı cüce.
Ateşli kelimelerin şehvetli oyuncusu .
İnsana emanet edilmiş olan cennet hayalini kıskanan ihtiraslı yılan.
Aşkı bi türlü okuyamayan kör deccal....
Ne güzel tarif etmiş Sinan YAĞMUR,yüreğine sağlık
söyleyecek söz bırakmamış
amin,amin,amin
Selametle...
16 Şubat 2013 Cumartesi
Elimizde ne kaldı yaşadığımız aşklardan?
Beğenerek okumuştum...
Elimizde ne kaldı yaşadığımız aşklardan?
Birkaç buruk gözyaşı,tebessümle hatırladığımız güzel anılar,özel günlerde yada sürpriz şekillerde aldığımız hediyeler,acı,hayal kırıklığı,bol bol üzüntü keder...
Tüm aşkların sonu hüsran,gözyaşı ve kalp kırıklığı değilde ne ki?
Hepsi birbirinin kopyası önce müthiş bir şekilde başlayan duyguların yükselişi, sonra olağan bir alışkanlığın getirdiği bir duraklama,heyecanın bitmesiyle başlayan bir gerileme ve ertelenemeyen son çöküş...
Ya acaba aşk çok çabuk tükenen bir duygu mu?
Yoksa bizler mi her hoşlantıyı aşk sanarak gözümüzde yüceltiyoruz?
Her boşa söylenen 'seni seviyorum' kelimesiyle biraz daha yozlaşıyor,biraz daha basitleşiyor,biraz daha değersizleşiyor herşey. Sevmek hakikaten de o kadar kolay mı?
Muhtaçız aşka yada o heyecanı hissetmeye açız.
İlk hisse delicesine bağlanıyoruz; sarıp sarmalayıp büyütüyoruz içimizde.Aslında bunu bizde biliyoruz ama düşünmek işimize gelmiyor.
Dedim ya açız sevgiye. Muhtacız......
Kendimizi aşık olmak zorunda hissediyoruz.
Değilsek bir yanımız hep eksikmiş gibi geliyor bize.
Aranmak istiyoruz,hatırlanmak,önemli sayılmak,birisi için vazgeçilmez olmak.
Oysa her hayal kırıklığıyla kendimize güvenimiz biraz daha azalıyor.Biraz daha değersizleşiyoruz kendi içimizde.
Şu koca Dünya'ya ve insanlara olan güvensizliğimiz biraz daha artıyor....
Soruyorum sizlere sevdiniz de ne oldu?
Elinizde ne var şimdi?
Kalp ağrılarından başka ne kazandınız aşktan?
Yada aşkı güzel yaşamanın-yaşatmanın sırrı nedir?
Ne yapmak lazım o güzel duyguların bitmemesi ve içimizde hep yeşermesi için?Bilen varsa anlatsın.....
(yusuf yüzlü) Belki de en başta hata yapıyoruz,geçici şeylere bağlanarak ve asla vazgeçilmezimiz olarak benimseyerek...:( Selametle...
15 Şubat 2013 Cuma
Hüzün...
Hüzün ki en çok yakışandır âşıklara.
Yandık, yakıldık; ama hüzünden yana asla yakınmadık.
Ne de olsa biz mahzun bir Peygamberin ümmeti değil miyiz?
Hüzün taze tutar aşk yarasını.
Yaramdan da hoşum, yârimden de…
biz hüzne sahip ol/a/madık
katışıksızdı hüzün, ak-paktı
garipti, yalnızdı, saf ve berraktı
dua idi bazen, bir sığınaktı
biz hüzne sahip ol/a/madık!
öteledik hor ellerle,
kem dillerle, hoyrat duyguların gerisine iteledik
‘bize en son sen gerek, elbet sana da sıra gelecek’ dedik
gülelim, az biraz mutlu olalım, istedik
biz hüzne sahip ol/a/madık
”Dostum” diyemedik hiç
Efendiler Efendisi (aleyhissalatu vesselam) gibi dost belleyemedik onu
yüreğimizle bir türlü tanıştıramadık
sinemizde ufacık bir yer ayır/a/madik ona
şöyle hazin bir sohbetle mahzun ol/a/madık
ne vicdanımızda bir sızı ne de kalbimizden bir yol bulamadık hüzne
biz hüzne sahip ol/a/madık
kaçtık, köşe bucak saklandık
hüzünle bulunmak;
hüzne bulanmak;
hüzne bilinmek istemedik.
biz hüzne sahip ol/a/madık
(Kaynak:Melâl)
Hepinizin dönüşü ,O'nadır.O'nun herşeye gücü yeter(Hud-4)
Selametle..
14 Şubat 2013 Perşembe
Burası Dünya ve Biz Artık Çok Sıkıldık...
"Hepimiz ölüme inanırız da öleceğimize inanmayız",ne güzel söylemişler
ne kadar da çarpıcı ve anlayamadığımız BÜYÜK-TEK gerçek......
Sık sık dinleyip,rahatlatan,aklımı başıma getiren,çok güzel eserlerden biri;
ELLERİMİZİN BÜYÜK BOŞLUĞU
Burası dünya ve biz artık çok sıkıldık Alıp başımızı sana gelmek istiyoruz Sana gelmek Sana gelmek, orada kalmak istiyoruz Çok unuttuk hatırlamak istiyoruz Başımızın okşanmasını gözyaşımızın silinmesini, Kolumuza girilmesini istiyoruz Yağmurunu ve meleklerini yeniden istiyoruz Rüzgarın sesini, ırmağın sesini Dağların dağ, denizlerin deniz, kadınların kadın, çocukların çocuk Erkeklerin erkek, ekmeğin ekmek olduğu bir dünyayı yeniden isterken Seni istiyoruz aslında. bunu söyleyemiyoruz
Her yer gece, çok gece
Ve biz meleklerini istiyoruz rabbim
Çok yenildik yetmez mi?
Bir bankanın önünde, bir koltuğun altında, bir ziyafetin ortasında
Bir günahın tenhasında
Büyütüp durduk siyahı
Gece gece gece
Her yağmur tanesini bir melek indirirken yer yüzüne
Her yalanı yüz şeytan taşıyor olabilir mi ?
Bilmiyoruz
Çünkü
Bilincimiz içerken binlerce yılın karmaşık şurubunu
Kameraya bakıp kalabalık şeyler söylemek
ve gülümsemekle meşgulüz şu an
Sonra oturup düşüneceğiz bütün olanları
Yusuf’u düşüneceğiz, Yakup’u, Musa’yı
İsa’yı düşüneceğiz, Nuh’u ve öbürlerini ve Efendimizi
Efendimizi !
Kuyular kuyular kuyular kazdık
Bir nefes üflemen için yer yüzü bataklığında sazdık kestik
Kendimizi deldik yaktık
Sonra sana değil dünyaya aktık
Dünya ki mescittir biz onu otel yapmışız
Kalktık ki yenilmişiz değişmişiz azmışız
Bir sızı kalmış içimizde başka bir şey yok
Bu sızıdan yol bulup kapına dayanmışız
Bir çocuk oyuncağını alamamış
Bir kız sevdiğini saramamış
Bir anne kollarını açıp bekliyor oğlunu
Bir adam paramparça bir çift göz için
Birisi ekmek götürememiş evine birisi aşk
Birimiz dünyayı kurtaracak
Birimiz yarını
Birimizin aklı tutuşmuş yanıyor
Geldik işte bunlar ellerimiz
Açılmış bak bilirsin ne diye
ki bilirsin biz bu ellerle neler işledik
Açtık işte bunlar ellerimiz
Burası dünya
Şu biziz
Bunlar da ellerimiz
Öyle açık öyle acemi öyle boş
Öyle mahcup öyle dalgın öyle boş
Öyle boş
Senin değil miyiz hepimiz ?
Senin değil mi her şey
Alırsın kime ne verirsin kime ne ? ve bu açtığımız eller senin değil mi?
Senin değil miyiz rabbim
Bir yıldız bir ağaç bir buğday tanesi kadar
Kimsesiziz kime gidelim
Yaralarımız var kime
Sıcak bir şey arıyoruz kime
Merhamet istiyoruz kime
Bağışlanmak istiyoruz kime gidelim
Sorumuz ve cevabımız aynı değil mi?
Yorgunuz kaybetmişiz dalgınız kırgınız küsmüşüz
Bu çocuklar birer birer kaybolurken sisler içinde kime gidelim
Çok yürüdük yollar kayboldu yol olduk sana geldik
Ne getirdin deme bize senden başka neyimiz varsa o bizim yokumuzdur
Geldik işte bunlar ellerimiz
Bunlarda ellerimizin büyük boşluğu
Beş duygum harab, altı yönüm harap
On parmağımda on acı ya Rab
Denize dalan bir desti nasıl tahammül etsin suya
Fırlattın beni dünyaya
Yeniden al kucağına, çağır beni yeniden
Ve saman çöpünü kasırgada bırakma
Büyük bir kapının önünde bir karınca vurmuş kapıyı bekliyor
Kapı açılacak yoksa niye var
Rahmet örtecek günahı
Geride kalacak gazabın adımları
Duyulacak büyük bahçenin o büyük şarkıları
Sunulan şarabı çekinmeden içeceğiz
Görüneceksin durmadan kendimizden gececeğiz
Görüneceksin her şeyimizle sana göçeceğiz
Ol dedin olduk senden
Gel dedin geldik sana
Başımız yerde
Açtık ellerimizi sevgilinle birlikte
Bize bak çekip çıkalım uçurumlardan
Bize bak çıkalım dünyanın bütün kulluklarından
Parçansak al bizi bir daha ayırma evinde uyuyalım
Yabancıysak dost ol bize senden ayrılmayalım
Elimiz açık başımız ve ruhumuz secdede durmuş bekliyoruz
Sevdiklerin aşkına sevenlerin aşkına
İnşirah inşirah inşirah
Ayetin değil miyiz ya ALLAH...
Mevlana İDRİS
Dinlemek isteyenler için Usta İbrahim SADRİ yorumuyla...